19 Eylül 2013 Perşembe

On the Road ‘Yolda’ – Jack Kerouac

Hiç hayatınızdan sıkıldığınız oldu mu? Ya da “Benim hayatım ne kadar sıradan.” dediğiniz? Eminim hepimiz yaşantımız içinde sıkılmış, bitmiş-tükenmiş gibi hissetmişizdir kendimizi. Eğer siz bu söylediklerimi sık sık yaşıyorsanız sakın ola ki “On the Road” u okumayın. Çünkü ‘Yolda’ kitabi okuyanın "Ne kadar sıradan bir hayatım var? Çok renksiz bir kişiliğim ben." diyerek kendinden nefret etmesine sebep olan bir eser.
 
Yolda, beat kuşağını en iyi anlatan eser olarak edebiyat tarihinde yer edinmiştir. Bazılarınız beat kuşağını bilmiyor olabilir. Öncelikle biraz bundan bahsedelim. Beat Kuşağı New York’ta bir araya gelen ve daha sonra batı yakası kardeşliğine katılan bir grup Amerikan şairleri ve yazarlarından oluşmuştur. Bu hareket 1950 ve 60’lı yıllarda belirgin hale gelmiştir. Beat Kuşağı doğaçlama, tutkulu diyalog, açık cinsellik ve uyuşturucu deneyimleriyle ilgilenmiştir. 1950'li yıllarda konformist bir hayatı yücelten ABD toplumunun değerlerine karşı olan bu yazarların en önemlilerinden biri olarak kabul edilen Jack Kerouac aynı zamanda "Beat Kuşağı" terimini de öneren ilk isimdir.
Beat kuşağı yazarları yazmak istediklerini o kadar açık bir şekilde anlattıklarından dolayı kitapları büyük oranda sansürledikten sonra yayınlanabildi. Yolda’da bu sansürden çok etkilenmiştir. Bu yüzden eğer olanağınız varsa İngilizcesini okumanızı tavsiye ederim. Çünkü kitap Türkçe’ye çevrilirken de sansüre maruz kalmıştır. 
Kitabı okurken satır aralarında birçok blues sanatçısı ile tanışacaksınız. Bu sanatçıların kitapta geçen şarkılarını dinlemenizi de kesinlikle tavsiye ediyorum. Tüm o sanatçıları Youtube’da bulup dinlemek bana çok keyif vermişti doğrusu. Ayrıca bu yönü ile Yolda’ya benzeyen başka bir kitapta hatırlayamıyorum.
 
Gelelim şimdi ‘Yolda’ filmine. Jack Kerouac’ın ‘Yolda’ kitabı sinemaya uyarlanması en zor edebi yapıtlardan biri olarak anılıyordu. Ama kitap basıldıktan yarım asır sonra bu işe soyunan kişi, Motosiklet Günlüğü’nün yönetmeni Walter Salles olunca içim biraz rahatlamıştı. İzlemeye başladıktan sonra ise kaygım yerini güvenli bir tatmine bıraktı. Evet, Salles gerçekten de kitabın ruhunu yakalayıp en iyi şekilde beyaz perdeye aktarmıştı. Bunda oyuncuların etkisi de önemliydi. Salles bu ruhu hepsine enjekte edip çok iyi bir iş çıkardı bence.  
Sam Riley, Kristen Stewart ve Garrett Hedlund (Soldan sağa)
 
Walter Salles ve Kristen Stewart
Cannes Film Festivalinde
 
Garrett Hedlund, asi Dean Moriarty rolüne ‘cuk’ diye oturmuştu. Filmin en büyük sürprizi ise Kristen Stewart’tı. Twilight’ın Bella’sı olarak tanıdığımız Stewart, bu filmde üzerindeki tüm kalıpları yıkıp tamamen yepyeni birine dönüşmüş. Ve bence filmin oyunculuk olarak en tatmin edici performansı da Kristen’dan geldi. Sam Riley ise Sal Paradise’ın namı diğer Jack Kerouac’ın duygularını en çarpıcı şekilde ekrana taşımış.
Eğer siz de hayatınızı sorgulamak istiyorsanız Yolda size çok büyük bir fırsat verecek. Bu kitap günümüz deli dolu, maceraperest insanlarına gelsin…

“Birisi Amerika kıtasını bir tilt makinesi gibi bir tarafa devirmiş ve bütün enayiler yuvarlanarak güneybatı köşesindeki Los Angeles'e gelmişti.” (Kitaptan)
“Benim için insanlar sadece deli olanlardan ibaret; yaşamak için, konuşmak için, kurtarılmak için deli olanlardan...” (Filmden)

12 Eylül 2013 Perşembe

Incarceron - Catherine Fisher

   Biraz da kitaplardan bahsedelim. İlkokul yıllarında kitap okumayı sevmeyen bir çocuktum. Kitabı okumaktansa hep özetini okumayı tercih ederdim sınavlar için. Taa ki liseye kadar…

   Liseye geçtiğim yılda okuduğum John Steinbeck’in Cennetin Doğusu adlı kitabından çok etkilenmiştim. Kitabı bitirdikten sonra yazarın Fareler ve İnsanlar, Gazap Üzümleri gibi kitaplarını da okumaya başladım. Ve Steinbeck benim için imkansızı başardı. Bana kitap okumayı sevdirdi. Her türden farklı farklı yazarların kitaplarına saldırmaya başladım. Lise yıllarında benden çok kitap okuyan insan yoktur herhalde.
   Bugün size Steinbeck’den bahsetmeyeceğim.(Belki başka bir zaman olabilir) Bahsedeceğim kitabı daha yeni bitirdim. Bir arkadaşımın ısrarları sonucu alıp okumaya başladım. Konusu ilgimi çekse de başlangıçta kitaba karşı bir ön yargım vardı. Çünkü günümüzde insanlara bilim-kurgu/fantastik tarzı kitap dendiğinde herkes vampir ya da kurtadam tarzı yaratıklar bekliyor.
Catherine Fisher
   Neyse lafı çok fazla uzatmama gerek yok. Okuduğum kitabın adı “Incarceron”. Catherine Fisher’ın kitabı. Fisher, arkeoloji ve ilkokul öğretmenliği eğitimi almasının yanında yazarlıkla da ilgilenmiş. Hem şiir hem de roman türünde eserleri bulunan Fisher, daha çok yazdığı bilim-kurgu/fantastik romanlarla tanınmıştır.
   İlk önce kitabın konusuna bakın bir isterseniz:
BU HAPİSHANE CANLI

Bir hapishane hayal edin: Öyle büyük ki içinde hücreler ve koridorlar, ormanlar, şehirler ve denizler var.
Bir mahkûm hayal edin: Belleği yok, Dışarıdan geldiğine emin, oysa Hapishane yüzyıllardır kapalı ve şimdiye kadar oradan kaçabilen yalnızca tek bir kişi var.
Bir kız hayal edin: Bir malikânede, zamanın yasaklandığı bir toplumda yaşıyor; bilgisayarlarla yönetilen bir 17. yüzyıl dünyasına kapatılmış, istemediği bir evliliğe mahkûm, hem korktuğu hem de gerçekleşmesini arzuladığı bir suikast komplosuna karışmış.
Biri içeride, diğeri dışarıda… Ama ikisi de tutsak.

Incarceron’u hayal edin.

   Konusunu okuduğumda gerçekten etkilenmiştim. Kitabı aldığım gün okumaya başladım. Başlar biraz yavan ve karmaşık gitse de yaklaşık 50 sayfa kadar okuduğunuzda her şey yerli yerine oturuyor. Ve okudukça yazarın hayal gücünden çok etkilendim. Gerçekten çok iyi kurgulanmış bir kitap. Ve son zamanlara okuduğum en iyi bilim-kurgu romanı diyebilirim. Incarceron adı verilen hapishane o kadar iyi kurgulanmış ve anlatılmış ki gerçekten çok etkileneceksiniz. Özellikle sonunda hapishane ile ilgili olan bir gerçeği öğrenince hayrete düşeceğinizi garanti bile edebilirim. Kitap İngiltere’de 2007 yılından yayınlanmış olsa da Türkiye’ye 2010 yılında gelmiş. Kitap ,ülkemizde çok da fazla tutulmasa da, yurtdışında gerçekten iyi bir satış değerine ulaşmıştır. Yazar, 2008 yılında ikinci kitap olan Sapphique’yi çıkarmıştır. Kitap 2012 yılında ülkemizde de çıkmıştır. İlk kitaptan o kadar çok etkilendim ki, bu kitabı da hemen aldım ve yakında da okumaya başlayacağım.
   Kitapla ilgili hoşuma giden bir noktayı da sizlerle paylaşmak istiyorum. Kitapta bölümlerin başında şiir veya anekdot tadında öykü ile ilgili ilgi çekici yazılar var. Bunları da okudukça sonunda ne olacağını iyice merak etmeye başlıyorsunuz. Bunlardan bir örnek vermek gerekirse;
“Kadim heykellerde Adalet hep kördü. Ama ya aslında görüyorsa, her şeyi görüyorsa ve Göz’ü soğuk ve acımasızsa? Öyle bir bakıştan kim saklanabilir?”

   Eğer sizde bilim-kurgu/fantastik tarzı kitaplardan hoşlanıyorsanız ya da gerçekten iyi kurgulanmış bir kitap okumak istiyorsanız Incarceron tam size göre.

11 Eylül 2013 Çarşamba

Ellie Goulding - Rock'n Coke 2013

  Türkiye'nin en büyük açık hava müzik etkinliği Rock'n Coke 2013 6-7-8 Eylül tarihlerinde Hezarfen Havaalanında gerçekleşti. Birbirinden yetenekli grup ve sanatçıların konser verdiği etkinliğe ilgi büyüktü. Bu sanatçılardan biri de Ellie Goulding'di.



  İngiltere'de doğan Ellie Goulding, Elton John'un 'Your Song' şarkısını yorumlayarak dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. İlk albümü Lights ile çok olumlu eleştiriler alan 26 yaşındaki şarkıcı, ikinci albümü Halcyon ile de beğeni topladı. Ve bence Rock'n Coke'a teşekkür etmeliyiz. Çünkü onun sayesinde Ellie gibi bir yıldız Türkiye'den geçmiş oldu.





  Ellie'nin konseri 9 Eylül 00.30'da Coca-Cola Zero sahnesinde 'Don't Say a Word' adlı şarkısı ile başladı. Ses sisteminin kısık olması nedeniyle bazı sıkıntılar yaşansa da Ellie enerjisi ile tüm kalabalığı coşturmayı başardı. Konserine Animal, Starry Eyed ve Without Your Love şarkıları ile devam eden sanatçı sevenlerine unutulmaz bir gece yaşattı. Bazı şarkılarında eline bagetini aldı ve şarkılarına davulu ile eşlik etti. Şarkı aralarında su ve birasını yudumlayan Ellie, izleyiciler ile konuşarak cana yakınlığı ile de alkış topladı.

  Bence Ellie Goulding İngiltere'nin müzik piyasasına kazandırdığı en büyük yeteneklerden biri olmaya aday. Elektronik müziği soprano vokali ile birleştiren yıldız, kendine özgü bir yol çizdi ve bu yolda sağlam adımlarla yürümeye devam ediyor. Daha ilk albümünü yayınlamadan önce 2010 yılında BBC Sound ve Eleştirmenlerin Seçimi Brit ödüllerini evine götüren Ellie dikkatimi ilk o zaman çekmişti. Ve 2010'dan beri de onun şarkılarına olan tutkum giderek arttı. Son albümü Halcyon'u yeni türler denemek isteyen herkese tavsiye ederim. Ellie, Elton John'un yanında Rihanna'nın Only Girl şarkısını, Justin Timberlake'in Mirrors'ını da kendi tarzında yorumlamıştır. Son albümünden Burn ve Figure 8 'i özellikle dinlemenizi tavsiye ederim.(Burn onun İngiltere listelerinde 3 hafta 1. sırada yer alan ilk şarkısıdır.)

Burn:  Ellie Goulding-Burn
Figure 8: Ellie Goulding-Figure 8

Usul Gereği: Başlangıç Yazısı

   Başlangıçlar her zaman zordur. En azından benim için. Çünkü bir işe nasıl başlarsak devamı da öyle gelir. o etkileyici giriş cümlesini bulunca cümleler ardı arkasına gelir ve bakmışsınız ki bir paragraf bile zar zor yazarım dediğiniz konu sayfalar sürmüştür.
  
   Peki ben bu blog'u neden açtım?
  "Herkes açıyordu, ben de açmak istedim." ya da "Blogger olmak çok cool, ben de olmak istedim." gibi cevaplar vermeyeceğim. Ben bu blog'u sevdiğim, ilgimi çeken konular hakkında rahatça konuşabilmek için açtım. Bir bakıma kendi kendime dertleşmek, sohbet etmek için açtım. Ama bu blog sadece kişisel konuları içermeyecek. Güncel, kültürel birçok konu hakkında sizin de ilginizi çekeceğine inandığım yazıları bu blog'da bulabilirsiniz.
  
   Bu yazıyı okurken benim kim olduğumu ya da nasıl biri olduğumu merak etmiş olabilirsiniz. Şimdilik, size üniversite öğrencisi (hangi üniversite olduğunu söylemeyeceğim, reklam olmasın.), farklı şeyler denemeyi seven, kültürel-spor etkinliklerini takip eden sıradan bir insan olduğumu söyleyebilirim. Neyse şimdi beni boş verelim. Blogu takip ettikçe benim nasıl biri olduğumu zaten anlarsınız.

   Kanımca, başlangıç yazısı için gerekli konulardan bahsedip yeterli uzunluğa geldim. Umarım usulleri en iyi şekilde yerine getirmişimdir.

  CeyCey'in Dünyası'nı takip etmeye devammm...