12 Eylül 2013 Perşembe

Incarceron - Catherine Fisher

   Biraz da kitaplardan bahsedelim. İlkokul yıllarında kitap okumayı sevmeyen bir çocuktum. Kitabı okumaktansa hep özetini okumayı tercih ederdim sınavlar için. Taa ki liseye kadar…

   Liseye geçtiğim yılda okuduğum John Steinbeck’in Cennetin Doğusu adlı kitabından çok etkilenmiştim. Kitabı bitirdikten sonra yazarın Fareler ve İnsanlar, Gazap Üzümleri gibi kitaplarını da okumaya başladım. Ve Steinbeck benim için imkansızı başardı. Bana kitap okumayı sevdirdi. Her türden farklı farklı yazarların kitaplarına saldırmaya başladım. Lise yıllarında benden çok kitap okuyan insan yoktur herhalde.
   Bugün size Steinbeck’den bahsetmeyeceğim.(Belki başka bir zaman olabilir) Bahsedeceğim kitabı daha yeni bitirdim. Bir arkadaşımın ısrarları sonucu alıp okumaya başladım. Konusu ilgimi çekse de başlangıçta kitaba karşı bir ön yargım vardı. Çünkü günümüzde insanlara bilim-kurgu/fantastik tarzı kitap dendiğinde herkes vampir ya da kurtadam tarzı yaratıklar bekliyor.
Catherine Fisher
   Neyse lafı çok fazla uzatmama gerek yok. Okuduğum kitabın adı “Incarceron”. Catherine Fisher’ın kitabı. Fisher, arkeoloji ve ilkokul öğretmenliği eğitimi almasının yanında yazarlıkla da ilgilenmiş. Hem şiir hem de roman türünde eserleri bulunan Fisher, daha çok yazdığı bilim-kurgu/fantastik romanlarla tanınmıştır.
   İlk önce kitabın konusuna bakın bir isterseniz:
BU HAPİSHANE CANLI

Bir hapishane hayal edin: Öyle büyük ki içinde hücreler ve koridorlar, ormanlar, şehirler ve denizler var.
Bir mahkûm hayal edin: Belleği yok, Dışarıdan geldiğine emin, oysa Hapishane yüzyıllardır kapalı ve şimdiye kadar oradan kaçabilen yalnızca tek bir kişi var.
Bir kız hayal edin: Bir malikânede, zamanın yasaklandığı bir toplumda yaşıyor; bilgisayarlarla yönetilen bir 17. yüzyıl dünyasına kapatılmış, istemediği bir evliliğe mahkûm, hem korktuğu hem de gerçekleşmesini arzuladığı bir suikast komplosuna karışmış.
Biri içeride, diğeri dışarıda… Ama ikisi de tutsak.

Incarceron’u hayal edin.

   Konusunu okuduğumda gerçekten etkilenmiştim. Kitabı aldığım gün okumaya başladım. Başlar biraz yavan ve karmaşık gitse de yaklaşık 50 sayfa kadar okuduğunuzda her şey yerli yerine oturuyor. Ve okudukça yazarın hayal gücünden çok etkilendim. Gerçekten çok iyi kurgulanmış bir kitap. Ve son zamanlara okuduğum en iyi bilim-kurgu romanı diyebilirim. Incarceron adı verilen hapishane o kadar iyi kurgulanmış ve anlatılmış ki gerçekten çok etkileneceksiniz. Özellikle sonunda hapishane ile ilgili olan bir gerçeği öğrenince hayrete düşeceğinizi garanti bile edebilirim. Kitap İngiltere’de 2007 yılından yayınlanmış olsa da Türkiye’ye 2010 yılında gelmiş. Kitap ,ülkemizde çok da fazla tutulmasa da, yurtdışında gerçekten iyi bir satış değerine ulaşmıştır. Yazar, 2008 yılında ikinci kitap olan Sapphique’yi çıkarmıştır. Kitap 2012 yılında ülkemizde de çıkmıştır. İlk kitaptan o kadar çok etkilendim ki, bu kitabı da hemen aldım ve yakında da okumaya başlayacağım.
   Kitapla ilgili hoşuma giden bir noktayı da sizlerle paylaşmak istiyorum. Kitapta bölümlerin başında şiir veya anekdot tadında öykü ile ilgili ilgi çekici yazılar var. Bunları da okudukça sonunda ne olacağını iyice merak etmeye başlıyorsunuz. Bunlardan bir örnek vermek gerekirse;
“Kadim heykellerde Adalet hep kördü. Ama ya aslında görüyorsa, her şeyi görüyorsa ve Göz’ü soğuk ve acımasızsa? Öyle bir bakıştan kim saklanabilir?”

   Eğer sizde bilim-kurgu/fantastik tarzı kitaplardan hoşlanıyorsanız ya da gerçekten iyi kurgulanmış bir kitap okumak istiyorsanız Incarceron tam size göre.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder